© MANiSA TV 2020

Jeoloji Mühendisi Seferihisar Depremini Değerlendirdi.

Manisa’da görev yapan Jeoloji Mühendisi Ali Aykut Ece, merkez üssü İzmir Seferihisar’da meydana gelen 6,6 şiddetindeki depremin, 1930-1940’larda olan depremin üstünde bir deprem olduğunu söyledi. Ece meydana gelen depremin beklenen bir deprem olduğunu kaydetti.

İzmir, Seferihisar ilçesinin 17 kilometre açığında 6,6 büyüklüğünde deprem yaşandı. Deprem Manisa başta olmak üzere birçok ilde de şiddetli bir şekilde hissedildi. Manisa’da görev yapan Jeoloji Mühendisi Ali Aykut Ece, merkez üssü İzmir Seferihisar’da meydana gelen 6,6 şiddetindeki depremin, 1930-1940’larda olan depremin üstünde bir deprem olduğunu söyledi. Meydana gelen depremin beklenen deprem olduğunu kaydetti.

Ece, “Bu bölge için beklenen 6 ve üzeri depremlerden bir tanesidir. Sonuçta biz yaptığımız çalışmalarda elde ettiğimiz veriler doğrultusunda çeşitli periyotlarda 50 veya 100 yıllık olasılıklara bakıyoruz. Bu olasılıklar içerisinde beklenen bir depremdir. Ama hazırlıklı değiliz. Sonuçta her zaman ki gibi hiçbir depreme hazır olmadığımız gibi buna da hazır değiliz. Ölenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Vatandaşlar da çok tedirgin. Hasarlı binalara girilmemesi lazım” diye vurguladı.

Ege Bölgesinde ve Manisa’da yaptıkları çalışmalar neticesinde bu tür depremlerin beklendiğini açıklayan Ali Aykut Ece, sonuçta beklenen durumun oluştuğunu söyledi. Ece, bu depremin artçılarının olacağını ifade ederek, “6,6 şiddetindeki depremin 1 derece altı ne kadar 5.5 şiddetinde 6’ya kadar büyüklük anlamında artçı depremler olacak. Ne kadar sürecek diye bakarsak, bunun süresi belli olmaz.

Kırkağaç’ı, Akhisar’ı düşündüğümüzde bu 10-15 gün sürebilir. Emsallerine, benzerlerine baktığımızda bu bir öngörüdür. Sonuçta bir enerji açığa çıkıyor. Bunu şöyle düşün vidayı sıkıştırıyorsun, bırakıyorsun. O yayın tekrar eski pozisyonuna gelmesi için beklenen bir süreç var. Geçmesi gereken bir süreç var. Bu süreçle ilgili 10 ila 20 gün arasında sürebilir diye düşünüyorum” diye konuştu.

Bina ile zeminin ilişkisinin düzgün tutulması gerektiğini vurgulayan Ece, “Yani yıkılan binalar o ilişkinin düzgün kurulmamasından kaynaklanan bir olay. Depremin karada veya denizde olması çok fazla bir şey değiştirmez. Sonuçta her yerde de olacak, olmayacak diye bir şey yok. Burada önemli olan şey bu yapılar yapılırken zeminle bina ilişkisinin, zemin etütleriyle ilgili çalışmaların sağlıklı yapılması için elimizden geleni yapmamız lazım. Ne yazık ki sadece bizde değil dünyada da aynı. Deprem bilinci oluşmamış. Oluşmadığı için de hazırlıklı değiliz. Hazırlıklı olmadığımız için de bunlar başımıza geliyor. Biz hep söylüyoruz. Dünya canlı bir varlık. Dünya olduğu sürece bu depremler hep olacak. Sonuçta Türkiye bir deprem kuşağının üstünde. Hareket eden levhaların üstünde. O yüzden bu depremler sürekli başımıza gelecek” dedi.

Evin özelliğinden çok zemin etüdünün sağlam olup olmadığına bakılması gerektiğini kaydeden Ece, sözlerini şöyle sürdürdü: “Evlerimizin banyosuna, parkesine, penceresine bakana kadar yapılan binanın zemin etüdünün sağlam olup olmadığına artık bakmanın zamanı gelmiştir. Hatta vakti çoktan geçti. Bizim elimizdeki veriler şu. Resmi, daha önceden olmuş depremlerin kayıtlarına göre bir olasılıkla hesap yapıyoruz. Bu hesap içerisinde de bu bölgede 6 ile 6,5 şiddetinde depremlerle karşılaşıyoruz. Bunun üstünde olmaz diye bir şey yok. Meydana gelen 6,6 şiddetindeki deprem hatta daha şiddetli deprem bekleniyor. Nasıl İstanbul’da ve üstünde bir deprem bekleniyorsa bu bölgede de 7 şiddeti çok nadir ama olmaz diye bir şey yok. Bu deprem olur mu olur, bu işin hiç şakası yok.”diye sözlerine ekledi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER